Kelimelere kahramanlık ruhu veren adamdır Atsız... İki nokta arasındaki en kısa mesafeye "doğru" dendiği gibi söz ile mana, "ülkü ile yaşayış biçimi" arasındaki en kısa mesafeye de Atsız denir...
Atsız'ı delidolu romanlarıyla tanıdım Ortaokulda. Önce Deli Kurt, Sonra Bozkurtların Ölümü ve Bozkurtlar Diriliyor. Daha sonra Ruh Adam. Sonra Atsız'ın şiirleri, kitapları, makaleleri, her şeyi...
Atsız bizi Türk tarihinin başladığı zamanlardan günümüze taşırken tek bir kaygısı vardı: Türklerin kahramanlık ruhunu kaybetmemesi...
Atsız okuyup ta kafasından yüzlerce kahramanlık senaryosu geçirmeyen genç var mıdır? Atsız okuyup ta Kürşat ihtilalinde Çinliye kılıç çalmayan var mıdır? Almıla'ya, Gökçen'e, Ay Hanım'a, Güntülü'ne tutulmayan var mıdır? Urungu ile beraber dört nala ölüm uçurumuna at sürmeden olur mu? "Ayın bahtı karanlık, Urungu'nun karadır" mısralarıyla gözü nemlenmeden olur mu? Hiç olur mu Gökçen kızın ağulu gözlerine bir kere bakmayı hayal etmemek? Deli Kurt'un yanında düşmanın arasına kurt gibi dalmadan olur mu? Budunun dirliği için acı ölüm ağusunu gülümseyerek içmek ve uçmağa varmak bir sevgiliye kavuşur gibi... Asla eğilmemek, bükülmemek ve her daim dik yürümek. İnönü'ymüş, Musollini'ymiş kaç yazar? Atsız'san eğer hesapsız yürürsün bildiğin yolda; tek başına kalmak bahasına... Onca yalnızsın ki "bir kemiğin ardından saatlerce yol giden/itler bile gülecek kimsesizliğimiz" mısralarının kendin için yazıldığını bilirsin...
Atsız ve o nesiller insanlığın "kahramanlık" ruhudur... Bu ruh milletimizin binlerce yıllık tarihinde içine gömük olarak taşıyıp ruh kulağımıza fısıldadığı Türklük Ülküsünün altın kasesidir...